İhsan Atasoy şarkı sözleri

?????? ????? ??????????? ?????????? ?????? ???????????? – ?????????? ????? ????? ????????????? ???????????? ???????????? ????? ?????????? ????????? ???????? ?????? ?????????? ??????????? 1 Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için, askerlik temsilâtıyla, sekiz hikâyeciklerle bir kaç hakikati nefsimle beraber dinle. Çünkü ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim Sekiz Sözü biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin. BİSMİLLÂH her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil, ey nefsim, şu mübarek kelime, İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır. Bismillâh ne büyük, tükenmez bir kuvvet, ne çok, bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle. Şöyle ki: Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedarik edebilsin. Yoksa, tek başıyla, hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı perişan olacaktır. İşte, böyle bir seyahat için, iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı. Alanı her yerde selâmetle gezdi. Bir kàtıu't-tarîke rast gelse, der: 'Ben filân reisin ismiyle gezerim.” Şakî def olur gider, ilişemez. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil, hem rezil oldu. İşte, ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin, fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. Madem öyledir; şu sahrânın Mâlik-i Ebedî ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini al. Ta bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisâtın karşısında titremeden kurtulasın. Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki, senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîmin dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki, askere kaydolur, devlet namına hareket eder, hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır. Başta demiştik: Bütün mevcudat lisan-ı hâl ile 'Bismillâh” der. Öyle mi? Evet. Nasıl ki, görsen, bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin, o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet namına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder. Öyle de, herşey Cenâb-ı Hakkın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç 'Bismillâh” der; hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Herbir bostan 'Bismillâh” der, matbaha-i kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar 'Bismillâh” der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzak namına en latîf, en nazif, âb ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar. Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları 'Bismillâh” der, sert taş ve toprağı deler, geçer. 'Allah namına, Rahmân namına” der; herşey ona muhassar olur. Evet, havada dalların intişarı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i suhuletle intişar etmesi ve yeraltında yemiş vermesi, hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması, tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor, kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki, o ipek gibi yumuşak damarlar, birer Asâ-yı Mûsâ (a.s.) gibi 2 ????????? ??????? ????????? ????????? emrine imtisal ederek taşları şak eder. Ve o sigara kâğıdı gibi ince, nâzenin yapraklar, birer âzâ-yı İbrahim (a.s.) gibi, ateş saçan hararete karşı 3 ??? ????? ?????? ??????? ?????????? âyetini okuyorlar. Madem herşey mânen 'Bismillâh” der; Allah namına, Allah'ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi 'Bismillâh” demeliyiz. Allah namına vermeliyiz, Allah namına almalıyız. Öyle ise, Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız. SUAL: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor? ELCEVAP: Evet, o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta 'Bismillâh” zikirdir. Âhirde 'Elhamdü lillâh” şükürdür. Ortada, bu kıymettar harika-i san'at olan nimetler Ehad, Samed'in mucize-i kudreti ve hediye i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir. Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de, zahirî mün'imleri medih ve muhabbet edip Mün'im-i Hakikîyi unutmak, ondan bin derece daha belâhettir. Ey nefis! Böyle ebleh olmamak istersen, Allah namına ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle, vesselâm. Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler : 1 : Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlar ve ancak Ondan yardım dileriz. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, medih ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Efendimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile âline ve ashâbına ise salât ve selâm olsun. 1 : '(Bir zaman da Mûsâ, kavmi için su arayıp Allah'a yalvarmıştı.) ‘Vur asânı taşa' buyurduk.” Bakara Sûresi, 2:60. 2 : '(Biz ateşe şöyle ferman ettik:) ‘Ey ateş, serin ve selâmetli ol.” Enbiyâ Sûresi, 21:69. Lügatler : ab-ı hayat : hayat suyu acz : âcizlik, güçsüzlük ahali : halk âhir : son Asâ-yı Mûsâ : Hz. Mûsâ'nın taşa vurunca su çıkaran mucizeli asâsı avam : halk âzâ-yı İbrahim : ateşe atıldığı halde yanmayan Hz. İbrahim'in vücut organları bedevî : çölde yaşayan, göçebe belâhet : aptallık, ahmaklık Bismillâh : Allah'ın adıyla bostan : sebze bahçesi cebren : zorla Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah define : hazine dergâh : makam, huzur derk etmek : algılamak, anlamak ebleh : ahmak, aptal, akılsız Ehad : bir olan Allah elhamdü lillâh : hamd ve şükür yalnızca Allah'a mahsustur emir tahtında : emir altında fakr : fakirlik, ihtiyaç hali feyz : ihsan, bolluk, bereket fikir : nimeti vereni düşünmek gafil : duyarsız ve mânevî sorumluluklarından habersiz hâcât : ihtiyaçlar hâdisât : olaylar hadsiz : sınırsız hakikat : gerçek, doğru Hâkim-i Ezelî : egemenliği zaman öncesinden beri devam eden Allah hararet : sıcaklık harika-i san'at : san'at harikası hayır : iyilik, güzel iş hazine-i rahmet : rahmet hazinesi hediye-i rahmet : Allah'ın rahmet hediyesi himaye : koruma altına alma ihtiyacât : ihtiyaçlar imtisal etmek : emre uymak, itaat etmek intişar : yayılma istinad etmek : dayanmak Kadîr-i Rahîm : herşeye gücü yeten, sonsuz rahmet sahibi Allah kâinat : evren, yaratılmış herşey kàtıut-tarik : yolkesen, eşkiya kemâl-i suhuletle : tam bir kolaylıkla kıymettar : kıymetli, değerli kudret : güç, iktidar lâtif : güzel, hoş leziz : lezzetli lisan-ı hâl : hal ve beden dili mağrur : gururlu makbul : kabul görmüş Mâlik-i Ebedî : sahipliği sonsuza kadar süren Allah mânen : mânevî olarak matbaha-i kudret : Allah'ın kudret mutfağı medih : övmek mevcudat : varlıklar miskin : zavallı mucize-i kudret : Allah'ın kudret mucizesi muhabbet etmek : sevmek muhtelif : çeşitli musahhar olmak : boyun eğmek mübarek : bereketli, uğurlu mün'im : nimet veren Mün'im-i Hakikî : gerçek nimet verici olan Allah mütevazi : alçakgönüllü nam : ad nasihat : öğüt nâzenin : ince, nazik nazif : temiz nâzik : zarif, ince, narin nebat : bitki nefis : kişinin kendisi nihayetsiz : sonsuz nişan : alâmet, işaret pervâ : korku Rahmân : yarattıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran sonsuz rahmet sahibi Allah rahmet : şefkat, merhamet raptetmek : bağlamak Rezzak : bütün varlıkların rızıklarını veren Allah sahrâ : çöl salâbet : sertlik, katılık Samed : hiçbir şeye muhtaç olmayan, ama herşey Ona muhtaç olan Allah selâmet : esenlik, rahatlık sevk etmek : göndermek, sürmek seyyah : yolcu şak etmek : yarmak şakî : haydut, yol kesici şefaatçi : af için aracılık eden şer : kötülük, zarar şiddet-i hararet : sıcaklığın şiddeti şükür : nimeti veren Allah'a karşı minnet duymak, teşekkür etmek taam : yiyecek tabiyun : tabiatçılar, herşeyin tabiatın tesiriyle olduğunu savunanlar tablacı : tezgâhtar, sunucu tablacılık : tezgâhtarlık, sunuculuk takdim etmek : sunmak tedarik : elde etme temsilât : temsiller, kıyaslama tarzında benzetmeler temsilî : kıyaslamalı benzetme şeklinde, analojik vesselam : artık bitti, bundan sonra selam vird-i zeban : sürekli okunan zikir yakînen : kesin olarak zahirî : görünürdeki zelil olmak : alçalmak zerrecik : atom, en küçük madde parçası zikir : Allah'ı anmak ziyade : çok, fazla

Sanatçının Fotoğrafı

İhsan Atasoy