Muhalif şarkı sözleri

Gölgesinden hızlı ateş eden nesil biziz Ellerinde sapanlarla daldan elma indiren "Alırım-veririm" deyip ayak uçlarını birbirlerine değdiren Ya akşam ezanı ya da dayakla kapının eşiğinden giren Gazoz kapaklarıyla oyunlar da oynadık Sigara paketleri paraydı; bahse girer kaybederdik Bâzen hurda, bâzen cam şişeler toplar satardık Kumpir olsun diye ateş yakıp patates közlerdik Onlarca misketim vardı, âbimden yâdigârdı Sokağa saçtım hepsini, günlerden serin bir pazardı Çocuklar kapıştı; eğlendim ve güldüm hâllerine (Sonra) hüzünlendim bakıp bomboş kalan ellerime Kızlarla aram iyiydi, ayıptır söylemesi En büyük derdim, öperken âbilerinin görmemesi Kıskanırdı arkadaşlarım ve kadro dışı kalırdım Mızıkçılık yapmak ne mümkün?? Zâten atan alırdı Patlak futbol topunun içini plâstikle doldururduk Yoksa kutu ezerdik, olmazları oldururduk "Bi' kafa, bi' beşlik; çık kaleden, oldun dokuz aylık!" Kaybedeceğini anlayınca kaçanları unutmadık Mahâlle maçları.. Arka sokaklaysa kavgalı Beşte devre, onda biter; üç korner, bi' penaltı Kimi Hagi'ydi, kimi Romario, kimi de -hah!- Batistuta.. Ben hem kaleci, hem oyuncuydum; idôlümdü Higuita Futbolcu kartlarından âşinâydık hepsine Son rakamla pişti yapıp kökerdik kerizleri Arçil'le Şota'yı ayırt edebilen olursa hediye ederdik Sert bi' rüzgâr estiğinde derbederdik İlginçtir ki Tasolarla oynamadım, oynamam Yalnızca paket seçerek oldu yüzlercesini toplamam Sürpriz yumurta ukdemdi, e çünkü zengin işi Belki bi'kaç tâne hacılamışımdır sırf nefsim için Pazarları Sarhoş Cemil "Sevim, koş!" derdi, biz giderdik Bizimkiler bittikten sonra leğende banyo keyfi Sarınıp havluya çökerdik sobanın yanına İçin için yanan kömür çıtırtısı, huzurlu, sımsıcak.. Denize koşup sürüyorum köpükleri saçlarıma Bi' bulut havalandı o yağmur düşerken avuçlarıma Kumdan kaleler yapıyorum hayâllerin ardında Çocuk inadımla yaşıyorum, sen bana kaldın da.. Kızarmış ekmek kokusu müjdelerdi sabahı Mandalina kabukları yandıkça değişirdi evin havası Koy güğüm, su ısıtsın; sür tencereyi, yemek pişirsin As çamaşır, kurutsun; göm kestâneyi, kebaba çevirsin (Soba..) Paten, kaykay bilmezdik neden yapılmış?? Buz üstünde naylon kaydır, asfaltta bilyalıyla yarış Dün kavga varsa en geç bugün-yarın barış Omuz omuza yürünüyordu siftinilen her karış Yerden göğe kurulmuş köprüler gibiydi uçurtma Altı çıta, biraz poşet, birkaç çiviyle can bulurdu Kurtulurdu ipini kurtarıp, kaçardı makaradan Özgürlüğüne uçardı, biz uçurmalara doyamadan Komşuluklar akrabâlıktan öteydi bir zamanlar Yakıtı çay olan muhabbet trenleri kalkardı tüm gün Raylarda ezdirdiğim bozuk param, anılarım Tıngır mıngır seyrüsefere çıkmışız da gidiyoruz Boyumun anca yettiği bir bisikleti sürerdim Sol tarafta eski evler, sağda bir gelincik tarlası Ufukta Çamlık, Selçuk; ardımda Torbalı Çocukluğum İzmir'de bi' yerlerde düşmüş olmalı Yakartoptan kaçarken saklandık, birden "çanak-çömlek patladı" Yerden yüksektseydik neyse ki Uzun bir eşşeğin sırtında oturuyormuşuz meğer Sorulduğunda anca anladık bu durumu: Tek mi, çift mi?? Susamlı olanı herkes bilir, amma mevzu başka Derin bi' nefes çek ve bağır -simit!- birine dokun!! Dokun!! Dokunmadan susarsan bil ki dayak var Bugün tekme atabilir dün pedal çeviren ayaklar Kamyon arkalarına takılırken düşerdik, dizlerimiz kanardı Tentürdiyot basınca yanardı Nüfus sayımlarında sokağa çıkma yasağı vardı Bütün sokaklar ve caddeler o gün biz çocuklara kalırdı Ayıkla deniz kabuklarını inşaat kumundan Hem ye hem şikâyet et dişlerine yapışan mâcundan Pamuktan yapılmayan şeker, süt mısır, leblebi tozu Çok yıllar olmuş, özlemişim doğrusu İşgâl altında çocukluğum beton ve demirlerce Anılar dümdüz edildi devâsâ dozerlerle Hafriyat kamyonlarına yükleyip götürdüler İyiye dâir her ne varsa kentsel dönüştürdüler..

Sanatçının Fotoğrafı

Muhalif