Muhalif şarkı sözleri

Düşlerle yıkardık gönlümüzden hüzünleri Gökten üç elma düşerdi, gülüşün dördüncü cemreydi Şafak söktürürdün gülünce, gamzende baharlar eserdi Ilık meltemlere susardı yapraklar, çiğler düşerdi Topraktan filizlenirdi umut Tomurcukların can özünden satırlarım ilham bulurdu Yol kenarlarına taşan gelincikler anımsarım Yol boyu cevher, diz boyu yâkut, yolların süsü İnce belini sarardı atlastan gökkuşakları Taç yapardım saçlarına bembeyaz papatyalardan Sabahı müjdelerdi seher vakti öten serçeler Perçemin gibiydi güneşten yüzüne dökülen huzmeler Tâze çimen kokularıyla demlenirdi soframız Çayın yanında tek şeker ve tatlı bir muhabbet Sonsuz olmalıydı son soluk; bak hayli yorgunum Beni yıkan şarap değil, bir anda gelen yokluğun.. Ellerim yüzünü arar oldu Gözlerim yaş dökmeye utanırken Acımı haykırdım Günden güne solup giden bi' resimsin sen Bir sigara yakıp yürümek var Camın buğusunda durur efkâr Râzıyım canımı yakmana Bak bana Kahverengi gözlerinde kaybolayım.. Şimdi kahve fincanlarının diplerinde arıyorum Üç vakte kadar gelmiyceğini bilmek telveden acı El ele gezdiğimiz yerler şimdilerde yabancı Cümlelerim kırık dökük, gülüşlerim yapmacık İlkbahardan sonbahâra geçmişim yaz olmadan Zaman tutulmuş ve kalmış sarıldığımız son anda Hiçliğe kalkan bir kadeh yudumlanmış usuldan.. Odam rutûbet tutmuş böyle gözlerimin pusundan Nasıl yaşarım bilmem kâlbin bi' parçası olmaksızın?! Arda kalan günlerin her yirmi dördü bir asır Sen çürüyen bir bedende buz tutan bi' nefessin Ve ben bu zaman girdabında yitip giden yolcuyum Ruh bedenle vedâlaştı, düştü kalem, sustu kelâm Değersiz bi' taş gibiydim İstanbul'un kıyılarında Başka bi' cennette köşke sattın gittin aşkı meşki Solup giden bir fotoğraf olarak kalsaydın keşke.. (Nakarat) Kan çanağına dönmüş gözlerimde yaşsın her gece Gündüzlerimi çalıp gitmişsin misâli temelli Birbiri ardınca yanan sigaralar mı teselli?? Ve şimdi alfabemden eksilen bi' harfsin sâdece Öyle ki sen olmadan imkânsız cümle kurmak Su üstünde yürümeye benzer yokluğunda her nefes Üstümdeki kokun, saçının teliyle mühürlü Bi' ben değil, sen gittiğinde bütün kuşlar üzüldü Bir telefon çaldı, bende koptu gitti kıyâmet Bir telefon zili düşün ki Azrail'in tırpanı Bir telefon kablosuyla boğmalıydım kendimi Yeryüzünden cennete kaç ışık yılı var peki?? Yağmurun şefkatli elleriyle sönsün yangınım Sanki ateş yutmuşum, tüm hücrelerim tutuşmuş En çok hayâllerimizi öksüz koduğun için dargınım Farz et ki ben küsmüşüm de suskunluğum konuşmuş..

Sanatçının Fotoğrafı

Muhalif